Hazret-i İsa, “sahte peygamberlerden sakının! İyi ağaç iyi, kötü ağaç kötü meyve verir. Sahte peygamberleri meyvelerinden tanıyacaksınız” demişti. Bugün, Papa'nın bile maalesef bu kıstasdan ayrıldığını görüyoruz.
Biz “iyi ağaç ehli”yiz. “Bizi de kem kişi bellemesinler”.
Biz, “en hayırlı ümmetiz”, fakat henüz sadece nazarî ve “potansiyel” olarak! Bize “iki ağır emanet” verildiği, iyi ağacın bütün meyveleri tanıtıldığı, Kur'an-ı Kerim tahrifden korunduğu ve Resûl-i Ekrem (S.A.) ve Ehl-i Beyt güzel örnek olarak gösterildiği için en hayırlı ümmetiz. Fakat bireyler olarak eylemlerimiz iç âlemimizin göstergesidir. Zalim ve fâsık isek, “en hayırlı ümmet” kapsamında değiliz demektir. Bir hastaya reçete yazılması; o hastanın iyileşmesi demek değildir. Dünyanın en bilgili hekiminden reçete alan bir hasta, bu reçeteyi uygulayacak yerde böbürlenip şişinerek çerçeveletse ve duvarına assa kendisine ne yararı olur?
Papa'nın eleştirileri de reçetenin yanlışlığını değil, “reçeteyi duvara asan hastalarda iyileşme belirtisi yok, şu halde hekim hekim değil!” demek gibidir. Papa'ya hatırlatırız ki “Dağ vaazi”ni Vatikan duvarlarına asıp da sonra Antichrist'i sevindirecek beyanlarda bulunmak çıkar yol değildir. Sarkozy'den bu beklenir. Çünkü O'nda da “üstün ırk saplantısı ve hezeyanı” vardır. Cumhurbaşkanlığını da bu özelliği dolayısı ile çantada keklik gibi görmektedir. Ne var ki Papa gerçekten İsa naibi olmak istiyorsa “İyi Ağaç” ve “Kötü Ağaç” ayırımını yapabilmelidir. Kendisini iyi niyetle ve dostça uyarıyorum: Matta İncili'nin 7/21-22. cümlelerini okusun: Kötü ağacı “İyi Ağaç”, “İyi Ağaç”ı, kötü ağaç olarak niteleyenlerin Mesih'den duyacakları; -“Sizi hiç tanımadım, uzak durun benden ey şerirler!” sözü olacaktır.
İyi ahlâkı ile ünlü ve hanîflerden Hatem-i Taî'nin oğlu Adiyy, Hristiyanlığı benimsemiş ve mahallî Arap hükümdarlığı yanında kendisine ruhanî makam da verilmişti. Yüce Sevgili'yi -hâşâ- yalancı peygamber zannetti ve mağlûb olarak Bizans toprağı olan Suriye'ye kaçtı. Yüce Sevgili ve kardeşi Emîrul-Mü'minîn'in, esir düşen kızkardeşine ve bütün diğer esirlere davranışını sonradan öğrenince önceki zannının doğruluğundan şüpheye düştü ve Medine'ye gelerek, Yüce Sevgili'den, peygamberliğine kanaat getirebilmek için bir hafta kalma ve yakından inceleme güvencesi istedi. Bir saat geçmeksizin “İyi ağacın meyveleri” kıstası ile Yüce Sevgili'yi tanıdı ve bütün ömrünce de “İyi Ağaç”tan ayrılmadı. Şehid Mutahharî'nin “Doğruların Destanı” eserinde Adiyy'in öyküsü de yer alır.
Hidayet rehberi olan Kur'an-ı Mecid'de “İyilikle kötülük bir olmaz, sen kötülüğü en güzel şekilde karşıla, çetin bir düşmanının dosta dönüştüğünü görürsün” buyurulur. Şu halde “Adiyy İbn Hâtem nasıl Mescid-i Nebevî'ye göğsünde haç ile ve İslam'a karşı savaşmış biri olarak girdi ve en güzel şekilde karşılandı ise, kendimizden emin isek, Papa'nın da İstanbul'a gelmesine engel olmamalı!” diye düşünüyorum, ne var ki kendimizden emin değilim. Adiyy İbn Hâtem'in Mescid-i Nebevî'de olduğunu haber alan hiçbir mü'min, derhal pankart hazırlamaya koşmamıştı.
Resûl-i Ekrem (S.A.) ve Ehl-i Beyt sevgisinde “gerçekler”den olmaya bakalım, o zaman biz de bizzat “İyi ağacın meyvelerinden” oluruz. Emîr-ul-Mü'minîn, “hayvanlardan ve çevreden sorumlusunuz” buyurmuştu. Bir haber başlığı aktarıyorum: Köpekler preslenerek katledildi. Nerede? Kars'ta? Niçin? Uluslararası Kafkas Kültürleri Festivali hazırlıkları kapsamında! Çöp kamyonlarında can çekişen hayvancağızlar preslenmiş! Sevgiden nasibi olmayanlar, hiç değilse zulmün sonuçlarından da mı korkmazlar?
Şu noktaya da dikkat edelim: Huntington söyleyince “saygın bir bilim adamının bilimsel görüşü” olan sözlerin, Papa'nın ağzından çıkınca, bazı mâlûm fesad ehli tarafından “bre urun! Söyletmen!” tahriklerine vesile olmasındaki hınzırlığı sezmiyor muyuz? Bre bu kötü sözlerin daha kötüsünü daha önce sizler söylemediniz mi? Yoksa hidayete mi erdiniz?
[ Arşivle! ]
[ Yazdır! ]
[ Postala! ]
|