|
|
Globalleşme ne götürecek? |
Pazar, 29 Ekim 2006 - (22:55) |
Mahir Kaynak
|
|
Teknolojik gelişme, bir yandan üretime katılacak insan sayısını azaltırken, yani daha az insanla çok büyük üretimleri mümkün hale getirirken bu sürece katılamayanlara nasıl gelir sağlanacağı sorusunun teorik bir cevabı yok.
|
Globalleşme ne götürecek?
Yaman Törüner Milliyet’teki makalesinde globalleşmeyi irdeliyor ve sözlerini ‘Adı demokrasi de olsa bile, özgürlüklerin çok sınırlı olacağı bir dünya bizi bekliyor’ diyerek bitiriyor. Sözlerim yazıyı eleştirmek değil ona katkı yapmak amacını taşıyor.
Globalleşmenin kaçınılmaz ve karşı konulamaz bir süreç olduğu konusunda şüphelerim var. Bu süreç, onu imkansız kılacak dinamikleri içinde taşıyor. Teknolojik gelişme, bir yandan üretime katılacak insan sayısını azaltırken, yani daha az insanla çok büyük üretimleri mümkün hale getirirken bu sürece katılamayanlara nasıl gelir sağlanacağı sorusunun teorik bir cevabı yok. Hiçbir iş yapmayan bu kişilerin yaşamasını sağlamak ve onlara karşılıksız mal ve hizmet vermek sistemin mantığına aykırı. Ayrıca, mesela Çin örneğinde gördüğümüz gibi, düşük ücrete razı insanların üretime katılması tüm dünyadaki gelir düzeylerini düşürüyor. Önümüzdeki dönemde çok zenginlerle çok fakirlerin yan yana yaşadığını göreceğiz ve bunun yarattığı sorunlara bir çare bulamayacağız.
Bundan çok daha önemli bir sorun gözden kaçıyor. Çok uluslu şirketlerin üretim sürecine egemen olacağı, küçük işletmelerin rekabete dayanamayıp piyasayı terk edecekleri doğru ama üretim sürecine egemen olan gücün çok uluslu şirketler olacağı şüpheli. Bu şirketler bile onu kontrol edecek başka bir süper gücün kontrolüne girecek. Geçmişte para üretimle yakından ilgiliyken ve üretimi temsil ederken günümüzde bağımsız bir aktöre dönüştü. Parayı kazananla kullanan farklılaştı. Bugün Çin, Japonya, Ortadoğu’nun petrol üreten ülkelerinin tasarruflarını finans piyasalarını kontrol edenler kullanıyor ve bunun yön değiştirip paranın sahipleri tarafından kullanılması imkansız. Finans piyasalarının üreticilere şunu söylediğini kabul edebiliriz: ‘Ya parayı bize vereceksin ya da yok olacaksın’.
Sonsuza kadar sürmeyecek bu sürecin nasıl biteceği konusunda senaryolar hazırlamak zorundayız. Bu hem dünya hem de ülkemiz için gerekli. Çünkü Türkiye, duvara toslaması kaçınılmaz olan bir otobüse son anda binen bir yolcuyu andırıyor ve tüm yolcularla birlikte, elle gelen düğün bayram misali türkü söyleyip yolculuğun tadını çıkarmaya çalışıyor.
Tarih düz bir çizgi izlemiyor. Adeta nefes alıp veriyor ve şu anda ciğerleri havayla o kadar dolu ki biraz daha alırsa ciğerleri parçalanacak. Şimdi nefes verme sürecinin nasıl olacağını aramak zorundayız. Bu konuda somut bir bilgiye sahip değilim ve ancak sezgilerimle geleceğe ait tahminlerde bulunabilirim. Bana göre globalleşme gerçekleşmeyecek ve büyük bir çatırtıyla çökecek. Şu anda bazı yerlerde bunun senaryoları yazılıyor ve yeni düzenin projeleri hazırlanıyor. Yeni yapı eskisinin düzeltilmesiyle değil yeniden inşa ile gerçekleştirilecek. Herkes büyük İstanbul depremini konuşurken daha büyük bir depremin dünya para sisteminde olacağını ve yeni yapılanmanın daha gerçekçi olacağını sanıyorum.
[ Arşivle! ]
[ Yazdır! ]
[ Postala! ]
|
'Mahir Kaynak'in Son 10 Yazısı
|
|
|
|
|
|