|
|
Bir uçtan diğerine |
Pazar, 25 Şubat 2007 - (10:48) |
Mahir Kaynak
|
|
Türkiye’nin olayları etkileyebilmesinin ilk şartı ‘Bize ne olacak’ sorusunu bir yana bırakıp ‘Yeni yapının oluşmasında nasıl bir rol oynayabilirim’ demesidir. Eğer bu yaklaşımı benimserse bugün uğraştığı, önemli saydığı konuların hiçbir anlamının kalmadığını görecektir.
|
Ülkemizde birbirinin zıddı iki eğilim yan yana yaşıyor. Bunların rekabet içinde mi oldukları yoksa birbirini tamamladıkları mı bile belli değil. Birileri Kuzey Irak’taki oluşumu tehdit olarak algılarken diğerleri iyi ilişkiler kurmanın çıkarımıza olacağını düşünüyor. Her iki tarafın yaklaşımı da yanlış. Çünkü bir olgu, çıkar-tehdit ikilemine sıkıştırılmışsa, bu siyaset değil sıradan bir insanın dünyayı algılaması olur.
Bir gelişmeyi kontrol edemiyorsanız ona uyum sağlamak zorunda kalırsınız. İlk yapacağınız şey bu gelişmeyi nasıl ve ne kadar etkileyebileceğiniz hesap etmektir. Bu sanıldığı kadar kolay değildir. Çünkü ne amaçla etkileyeceğinizi bilmeniz gerekir ve bu dünyayı nasıl algıladığınızla yakından ilgilidir. Eğer ülkenizi bulunduğu konumda muhafaza etmek istiyorsanız her değişikliği tehdit olarak değerlendirmeniz kaçınılmaz olur. Irak’ın toprak bütünlüğünü savunanlar ve her değişikliğe karşı çıkanlar bu çizgiyi izliyorlar. Oysa bu imkansızı istemekten farksızdır. Çünkü bölge yeniden şekillenmektedir ve ülkemiz bunu engelleyecek konumda değildir.
ABD’nin dünya ölçeğinde yürüttüğü politikaları iyi hesap edilmiş, dünya dengelerini etkileyecek stratejik bir girişim saymazsanız ve bunun başarısızlıkla sonuçlanmakta olduğunu düşünürseniz eskiye dönüşün mümkün olduğu söylenebilir. ABD makul bir yönetimi işbaşına getirerek Irak’tan çekilir ve İran ya da benzeri yerlerde yeni maceralara atılmadan evine döner. Siz de alıştığınız yapı içinde tedirgin olmadan yaşarsınız. Bush yönetimi, Afrika’da safariye çıkan bir insan gibi, macera yaşamış olur ve geriye anlatılacak hikayeler kalır.
Eğer ABD’nin ne yapmak istediğini anlıyor ve bunun bir zorunluluğun sonucu olduğunu düşünüyorsanız yeni Irak’ı kabul etmekten başka çareniz kalmaz. Bunun bölünmüş bir Irak olduğunu, bölgedeki yeni yapılanmanın, ABD ile Rusya arasında, biraz rekabet daha çok uzlaşma ile belirleneceğini görürüsünüz.
Türkiye’nin olayları etkileyebilmesinin ilk şartı ‘Bize ne olacak’ sorusunu bir yana bırakıp ‘Yeni yapının oluşmasında nasıl bir rol oynayabilirim’ demesidir. Eğer bu yaklaşımı benimserse bugün uğraştığı, önemli saydığı konuların hiçbir anlamının kalmadığını görecektir. Artık ne PKK kalır ne de Kürt sorunu. Ermeni soykırımı meselesi birilerinin dedikodusu düzeyine iner. Çünkü dışardan bakıp yönlendirilmek yerine içinde olup etkilemek konumuna geçmiş oluruz. Hakkını arayan ve kendini savunan konumundan çıkıp bir matematik problemini nasıl çözeceğini düşünen ve bunun için diğerleriyle birlikte kafa yoran, kendi çıkarını değil en uygun çözümü düşünen konumuna gelmek kolay değil.
Pay isteyen başkalarının uygun gördüğünü alır ve köşesine çekilir. Problem çözen ve bunda başarılı olanlar ise farklı bir yere gelir ve her sorunun çözümüne rol alması beklenir. Ülkemizin bu role uygun olduğunu düşünüyorum. Umarım yöneticilerimiz de bunun farkına varır.
[ Arşivle! ]
[ Yazdır! ]
[ Postala! ]
|
'Mahir Kaynak'in Son 10 Yazısı
|
|
|
|
|
|