'Irak'tan dışarı, Darfur'dan içeri'. Amerika'daki güçlü Hıristiyan sağ ve Yahudi lobisinin başını çektiği Hollywood'un ünlü yıldızlarının da dahil olduğu 170'e yakın sivil toplum örgütünü buluşturan 'Darfur'u Kurtar Koalisyonu'nun (Save Darfur Coalition) gözde sloganı bu. Koalisyon'un 'Darfur'da soykırım yapılıyor' nidalarına kayıtsız kalamayan Bush yönetimi, 21. yüzyılın devi Çin'le hoşbeş halindeki petrol zengini Sudan'a 'kurtarıcı' sıfatıyla askeri müdahalede bulunabilirse, bu sivil toplumun da 'başarı' hanesine yazılacak!
Sudan'da 1989'da yine bir darbeyle iktidara gelmiş Devlet Başkanı Ömer Beşir'in Ankara'ya iki günlük ziyareti vesilesiyle muhtemelen Darfur sorunu gündeme taşınacak. Gel gör ki, Türkiye'deki merkez akım medya, Sudan'ı daha ziyade New York Times'tan Nicholas Kristof'un başını çektiği 'Darfur'da Araplar, Afrikalı Müslüman kabileleri kesiyor, tecavüz ediyor, soykırım yapıyor' temasını taşıyan, sürekli farklı farklı ölü sayıları uyduran haberlerden takip etti. Dolayısıyla uzun süre meseleye ilgisiz kalma hatasını işlemiş biri olarak aydınlanmak isteyen okurlara tavsiyem, Kristof gibilere kanmak yerine Kolombiya Üniversitesi'nden Afrika uzmanı Ugandalı antropolog ve yazar Prof. Mahmut Mamdani'nin geçen yıl martta yayımladığı makaleyi internetten bulup okumaları. Türkçe'de 'İyi Müslüman, Kötü Müslüman' adlı kitabıyla da tanınan Mamdani, 'Adlandırma Siyaseti: Soykırım, İç savaş, Direniş' (The Politics of Naming: Genocide, Sivil War, Insurgency) başlıklı bu uzun makalede, Sudan ve Darfur miti üzerine Amerika'da döndürülen dolapları pek şık anlatıyor. Darfur'da doğal kaynakların paylaşımı için Hartum hükümeti destekli göçebe kabilelerle birbirini kesen yerleşik kabilelerin vahşetle örülü çatışmalarını ortaya seriyor. BM'nin, ABD yönetiminin bastırmasına rağmen, Darfur'da yaşananları 'soykırım' diye anmama sebeplerini de...
Mısır'ı takiben bağımsızlığını 1956'da kazanmış eski adıyla Bilal el Sudan (Siyahların toprakları), hüküm sürülen coğrafya bakımından 'kara kıta'nın en büyük, dünyanın 10. büyük ülkesi. Binlerce yıllık medeniyet mirası ve petrol zenginliği üzerinde oturuyor. Ahalisi bildiğimiz anlamda Arap olmasa da, başkent Hartum'daki Arap ve İslam kültürü, yüzyıllardır ülkenin batısındaki Darfur dahil olmak üzere, Hıristiyan güney dışında her yere hâkim. Sudan, birkaç yıl öncesine kadar Batı ve özellikle ABD yönetimleri için hep güneyindeki Hıristiyan azınlık sebebiyetiyle ehemmiyet taşıdı. Hartum yönetimi ile 1980'lerde Marksist bir örgüt olarak kurulmuş Güney Sudan Halk Kurtuluş Ordusu arasında barış, ABD yardımıyla 2003'ten itibaren kotarıldı. Petrol paylaşımını da içeren 2005 tarihli anlaşma icabı, güney altı yıllık özerklik sonunda bağımsızlık referandumuna gidebilecek. Lakin Bush yönetimi, Sudan'ın batısındaki Darfur'daki çatışmaları 'ne hikmetse' bu anlaşmaya katma gereği duymamıştı. Bugün yaygın kanaat, güneyle sorunun bittiği 2003'te Darfur'daki çatışmaların patlak verdiği. Gelgelelim, Darfur'un yerleşik ve göçebe kabilelerinin kaynak paylaşımı yüzünden ta 1970'lerdeki büyük kıtlıktan beri birbirini yediği pek anılmıyor. İşin inceliği de burada. Başka türlü, Darfur sorununu 'soykırım'la süslemek zor olurdu.
ABD'nin en büyük derdi, Sudan petrolünün yüzde 70'inin alıcısı, BM Güvenlik Konseyi'nde Hartum'un hamisi olan Çin'le. 2006'da Pentagon'un Afrika ülkelerinin sivil ve askeri liderleriyle eşgüdüm halinde çalışacak, ordularını eğitecek Afrika Komutanlığı'nı (AFRICOM) kurmaktaki derdi de, Pekin'e zemin kaptırmamak. Hazır Araplar gibi çıkarlarını savunacak güçlü devlet şirketlerine sahip olmayan, yahut OPEC üyelikleri bulunmayan pek çok Afrika ülkesi varken, Nijerya'dan Sudan'a 'kara kıta'nın pertol kaynaklarını korumak, yani ABD'nin gelecekteki ithalatının yüzde 25'ini garantilemek lazım. Ama Çin de yabana atılır rakip değil hani... Şanghay'da Afrika liderlerini ağırlayıp kıtanın kalkınması için 20 milyar dolar vaat ettiler, 'beyaz kâğıt' adı verilen bir siyaset belgesi hazırlayıp teknoloji transferi, Afrika mallarının Çin'e gümrüksüz girebilmesi, kalkınma projelerine yatırımlar filan sundular. Düşünün ki Çin, başta Sudan olmak üzere tüm Afrika'ya el atmışken, 1997'den beri yaptırımlar yüzünden Amerikan şirketlerinin bu pazarda esamisi bile okunamıyor. Haliyle Amerikalılar için Hartum yolu Darfur'da 'kurtarıcı' olmaktan geçiyor.
Radikal
[ Arşivle! ]
[ Yazdır! ]
[ Postala! ]
|