İç veya dışsiyasetin siyasetin labirentlerinde neler olup bittiğinin tamamını öğrenmek, her zaman ve bütünüyle mümkün olmayabilir. Çünkü, siyasetin mutfağında, yemeğe konulan nice katkı maddeleri vardır ki, bunlardan bazıları hiç görünmez ve yemeğin hazırlanmasında, bazen, hattâ bir takım zann veya vehimler bile etkili olur.. Nitekim, Dışişl. Bak. A Gül, 3 Aralık tarihli Akşam’da, Annan Planı’nın referandumuna, (evet) oyu verilmesi konusunda Rauf Denktaş’la anlaştıklarını; ama, Denktaş’ın buna uymadığını söylüyor ve ‘Denktaş’a, rumlar (hayır) derse desin, sen (evet) de; demiştim, kabul etmişti. Odamdan çıktı, havaalanına gidene kadar birileri telefon edip görüşünü değiştirtti.. Telefon edenin kimler olduğunu da biliyoruz.. Bunu ilerde tarih yazacaktır.’ diyordu..
Teferruatı tarihe bırakılan bu bilgi, aslında, son derece ilginç bir itiraf..
Keza, ‘Barzanî’yle görüştü’ diye, neredeyse bazıları Bush’a bile kızar ve onu muhatab kabul edenlere, nice kalemler ateş püskürürken; MİT Müsteşarı Emre Taner’in Barzanî ile görüşmesine de demeli? Bu görüşmeler hakkında, kim ne biliyor veya kim, kime veya taraflar kamuoyuna ne kadar bilgi veriyor? Nitekim, 4 Aralık günü NTV’de yayınlanan haberlere göre, MİT Musteşarı ile 'gizli görüşme'sini Barzanî de doğrulamış..Ancak, o, bizdeki nasyonalist ve hatta bir kısım İslamî eğilimli yayınlarda büyük bir suç olarak nitelenen, ‘peşmerge’lerin İsrail subaylarınca eğitildiği’ iddiasını ise, ‘Peşmergelerin eğitim için hiç kimseye ihtiyacı yok..’ diyerek yalanlamış.. Barzanî, bu arada, ‘Türk yetkililere Kürd Mes’elesi’nin siyasî yollarla çözülmesi halinde, her türlü desteği sunacağını söylediğini’ de ekliyor.. (Ayrıca, bunca mücadeleler içinde, hatta 10 yıl öncelerde Talebanî ile bile korkunç bir kanlı boğuşmaya giren Barzanî’nin, PKK’ya kendi bünyesinde etki alanı açacağını varsaymak da ayrı bir safdillik olur. Ama, kendisini tehdid etmek isteyen türkçü şovenistlere karşı, bir koz olarak PKK’yi hazırda tutmak isteyebilir.)
Açıktır ki, özellikle artık bir federasyon yapısına kavuşturulan Irak’da, Barzanî, Irak’ın bütünlüğünün korunamaması halinde, bir bağımsız Kürdistan ilan edebileceklerini de gizlemiyor ve ilişkilerini buna göre belirlemeye çalışıyor.. Ve, Türkiye’deki bugünkü iktidar da, bu ihtimallere göre, başta MİT Musteşarı’nın görüşmesi olmak üzere, ilginç ilişkiler geliştirmeye çalışıyor ve iyi de yapıyor.. Çünkü, öyle, ‘Bu kürdler çok oluyor, haaa. Üstelik, bunlar İsrail’den de yardım alıyor!..’ demekle, gerçeklerin üzeri örtülemez.. Bölgedeki bütün güç odaklarının birbirine karşı düşman olmasını kendi varlığını sürdürmek için bulunmaz bir fırsat bilen siyonist İsrail rejiminin sadece Barzanî’yle değil, her ülkeyle, rejimle, halkla veya problemle derinden ilgilenebileceğini tahmin etmemek, safdillik olur..
Hele, halkı Müslüman ülkeler arasında siyonist İsrail rejimiyle ilk irtibat kuran ülkenin Türkiye olduğunu ve TSK’nın eğitiminde de, İsrail’le sıkı ilişkiler kurulmasını gaayet tabiî bir olgu gibi kabul edip eleştirmeyenlerin, başkalarının ilişkilerini suçlamaları veya ‘peşmergelere İsrail’li subaylar eğitim veriyor!.’ gibi iddialardan suçlamalar üretmeye çalışmaları, ne mânâya gelir? Keza, Refah Partisi’nin, Aralık-1995 seçimini kazandığı anlaşıldıktan sonra, henüz RP’li bir hükûmet kurulmadan, Gen. Kur. 2. Bşk. Org. Çevik Bir’in İsrail rejimiyle imzaladığı ve de ‘andlaşma’ statüsünde olmadığı için Meclis’in tasdikıne gerek yok denilerek, Meclis’ten kaçırılan ‘askerî protokoller’, TC’nin elini hâlâ da bağlamaktayken, başkalarının İsrail’le ilişkilerinden rahatsızlık belirtmek?!!..
Bu arada bir noktaya değinmek istiyorum: Abdullah Gül, ‘Biz artık komşularımızda huzur olmasını istiyoruz. Burnumuzun dibinde ateş olursa, biz yanmasak bile, ısınıyoruz.’ derken haklı.. Ama, ‘kürd ve türkü karşı karşıya getirme’ çabalarına değinirken, ‘Tarih boyunca türklerle kürdler hep beraber olmuş.. Saddam rejimi altında, kitle imha silahları kullanılırken Kuzey Irak’ı Türkiye korudu. Kuzey Irak’ta bugün bir yapılanma varsa, o Türkiye’nin de katkılarıyla oluyor..’ derken, ‘(Emperyalist bir) Çekiç Güç’ün İncirlik’ten yaptığı operasyonları’ buna delil olarak sayması, tuhaf!. Hele, Gül’ün, ‘Kürd liderlerinin zaman zaman TC pasaportu kullandıklarını’ ve ‘Bütün bunları yapan Türkiye’nin, Irak yeniden yapılanırken, bu desteklerinin karşılığını almamasının düşünülemiyeceğini’ söylemesi, çok ‘çıkarcı’ bir tavır değil mi? Akşam’ın Gen. Yy. Md. S. Turgut’u, ‘Biz kürdlere ağabeylik yapacağız, değil mi?’ deyince, Gül’ün, ‘Evet, öyle..’ deyivermesi de ilginç.. Orta Asya Cumhuriyetleri’nin, ‘Sovyetler’in efendiliğinden kurtulduk derken, karşımıza Türkiye’nin bir ağabey olarak çıkmak istediğini gördük. Biz, yeni bir ‘ağabey’ istemiyoruz, bizimle eşit kardeşler istiyoruz..’ deyişlerini unutmamak gerek..
[ Arşivle! ]
[ Yazdır! ]
[ Postala! ]
|