Dün bir foto-karikatür vardı, Tahran’da yayınlanan Cumhûri-i İslamî gazetesinde.. Saddam’ın, parmaklarını hâkimin gözlerine batırırcasına bir el hareketiyle bağırırken çekilmiş resmi.. Fotoğrafın altına da, Saddam’ın ağzından nükteli bir cümle yazılmıştı:
‘-Eğer beni idâm ederseniz, hepinizi öldürürüm!’
Orhan Pamuk aleyhine yapılan susturma eylemini, adeta linç girişimini hatırladım, o foto-karikatüre bakarken.. Pamuk, ‘1 milyon ermeni ve 30 bin kürd öldürüldü’ suçlamasında bulunmuştu.. İnançlara hakaretler yağdıranlara itiraz edemiyenler, bir ‘ırk ve kelime fetişizmi’yle sihirlenmişçesine, Pamuk’un arabasına yumruk, tekme, yumurta ve taşlarla saldırıyorlardı, ‘türklüğe hakaret’ ettiği gerekçesiyle.. Eğer,‘bir kavim veya ülkeye hakaret, aşağılamak’ sözkonusu ise, bu saldırganlıktan daha daniskası olur muydu? Bunu bile düşünemiyorlar, ‘devleti korumak’ adına, ‘devlet’i safdışı eden, gereksiz ve hattâ yok sayan bir ‘ihkak-ı hakk’ (hakkı kendi mantığına göre kendi eliyle ortaya koymak) ilkelliğini sergiliyorlardı.. Bir ülke ve halkı, dünya karşısında hukuk tanımaz, ilkel yığnılar durumuna düşürülüyor ve Saddam fotoğrafındaki ironi sırıtıyordu, karşımızda: ‘-Ulan, bize kaatil diyeni gebertiriz, öldürürüz!’
Bereket ki, daha kötü bir durum ortaya çıkmadı.. Ya, o araba ve içindekiler bir bombayla havaya uçsaydı, n’olurdu? Olacakları tahmin edemeyip, tedbirli davranmamakta, İstanbul Vali ve Emniyet Müdürü, Emniyet Gen. Md ve İçişleri Bakanı ‘müteselsilen’ sorumludurlar ve hattâ, Başbakan da...
Pamuk, ‘bir milyondan fazla ermeni ve 30 bin kürdün öldürüldüğü’ şeklindeki ve aylarca önce dile getirdiği sözlerine gelince.. Pamuk’un söyledikleri yeni olmayıp, ondan önce de içerde ve dışarıda defalarca dile getirilmişti.
Orhan Pamuk bir tarih araştırmacısı değil, bir romancıdır ve hayal gücünü kullanması, san’atının gereğidir. Yanlış olan, onun, tahayyül gücünü tarihin gerçeği gibi sunmaya kalkışması?! Ayrıca, bunu, gerçeğin araştırılması ve ortaya çıkması aşkıyla mı yapmıştır; yoksa, Nobel Ödülü umutlarıyla mı? (Ki, Nobel Ödülü’nün kime verileceğinin belirlenmesi eşiğinde, ‘İslamcıların tehlikeli kimseler olduğunu’ da söylemişti, Batı medyasına.. Halbuki, ‘Kar’ romanında, İslamcıları terbiyeli, kafası çalışan; laik gençleri ise, zevkten başka bir şey düşünmeyen, hedefsiz, başıboş kimseler olarak tanımladığı için laiklerin hışmını celbetmişti. Yani, Pamuk, kendi içinde de tutarlı gözükmüyor.)
Ancak, onun tepki alan sözleri üzerinde durmak gerekir. Çünkü, konu sadece onun konuşması veya susmasıyla giderilecek bir durum değil.. Şöyle ki, 1915’lerde, bugünkü Türkiye sınırları içinde kalan yerlerdeki nüfus 13 milyon kadar tahmin ediliyor. Yine bu coğrafyada yaşayan ermenilerin sayısı ise, -Osmanlı resmî kayıdlarına göre- 1 milyon 200 bin kadardı.. Yani, yaklaşık ‘onda 1..’ Bugün ise, Türkiye’nin nüfusu 72 milyon.. Ve, ermenilerin nüfusu hattâ ‘binde 1’ bile değil.. ‘Binde yarım’ kadar, yani 30-40 bin civarında.. Pekiy, o kadar insan nereye gitti?
Miladî- 1060’lardan 1860’lara kadar 800 yıl boyunca, Bizans ve diğer hristiyan güç odaklarının altında yaşamaktansa Müslümanlarla yaşamayı tercih eden ermenilerin içinden, (dağılması kaçınılmaz gösterilen Osmanlı sonrası için), 1850’lerde bir ‘Ermeni ülkesi (Hayestan) ve devleti’ kurulması ümidiyle harekete geçirilen Daşnak ve Hinçak gibi ermeni kavmiyetçisi silahlı teşkilatların terör eylemleri yükselirken, I. Dünya Savaşı’ şartlarına gelindi..
Yahudi E. Durkheim’ın talebesi olan Ziya Gökalp’in telkıni ile hareket eden İttihadçılar, bir taraftan Müslüman halkın inancına aykırı olarak ‘türkçülük’ ideolojisine sarılırken; diğer taraftan da ermeni halkın, Rusya ve diğer güçlerle işbirliği yapamaması için ‘tehcîr’ (mecburî göç) uyguladılar. Doğu Anadolu ve başka yerlerden, milyonlarca insanın evlerinden-yurtlarından sürülüp, Suriye’ye doğru yola çıkarılışının veya ülke dışına kaçışların büyük zayiat getirdiği açık.. ‘Tren, otobüs vs. yok, yol yok; açlık, hastalık, soğuk-sıcak..’ ayrı bir felaket.. Amma, o hengamede, Müslüman halkın kayıblarının, ermenilerinkinin birkaç misli olduğu düşünülemiyor. Pamuk, bunu gözönünde bulundurmuyor, hiç..
Keza, Pamuk, ‘30 bin kürd öldürüldü..’ demiş.. Ben daha fazlasını söyleyeyim. Demirel, C. Başkanı olarak, 97 yılbaşı mesajında, 38 bin’den sözediyordu. Ama, halkın diline 30 bin yerleşti.. 2000 yılında ise, , İçişl. Bak.lığı’ndaki bir brifingte, bir general, PKK’yla savaştaki ölü rakamının, 4 500’ü resmî güç olmak üzere 48 800 olduğunu açıklıyordu.. Siz bu rakamı, çatışma içinde gözükmemek için, ailelerin gizlice gömdükleri ile birlikte, 60 bin sayabilirsiniz.. Ve bunların büyük kısmı da, kürd halkındandı. İslâm’a bağlılığı bilinen kürd halkının, bölgede, PKK güdümündeki laik-sol partilere kayması durup dururken olmadı. Çünkü, yükselen İslamî gelişmenin kırılması için, müslüman halkın ‘türk-kürd, vs’ diye birbirinden soğutulması, emperyalizmin planı idi ve bu planın uygulamasında kavmiyetçilik silahı, nisbeten başarılı da oldu, yazık ki..
O şeytanî planı bozmanın sırrı hâlâ da elimizde: ‘İslâm adâleti ve kardeşliği!’
[ Arşivle! ]
[ Yazdır! ]
[ Postala! ]
|