Haritalar genelde, her ülkenin coğrafyadaki yeri merkeze alınarak hazırlanır.. Öyle olunca da, bizler, ülkemizi ve Ortadoğu’yu dünyanın merkezi zannederiz.. Halbuki, Avustralya’da, Güney Amerika veya Afrika’da yaşayanlar da kendi ülkelerini haritanın merkezinde gördükleri için, dünyanın da merkezi oldukları duygusuna kapılırlar.. Emperyalist ülkeler ise, sömürdükleri yerleri ‘arka bahçe’lerini de haritalarının bir tabiî uzantısı olarak gösterirler. (Amerikan emperyalizmi henüz yeni yeni palazlanmaya başladığı geçen yüzyılda, Güney Amerika’yı kendisinin ‘arka bahçe’si olarak niteliyordu.. Şimdi, bütün dünyayı kendi ‘arka bahçe’si ve kendisini de ‘dünya lideri’ olarak gösteriyor..)
Eski ‘müstemleke’ (colonialism) anlayışları terk edildi; ‘yeni sömürgecilik’ (new colonialism) anlayışı gelişti.. Merkezden, ‘müstemleke genel valileri’ göndermek yerine, yerli halkın içinden, onların dilini konuşan, onların ırkından, onların örf, âdet ve kültürünü bilen, ama, kafa ve kalbleriyle emperyalist merkeze bağlı tiplerden istifade yolu geliştirildi. Ancak, buna karşı halkların tepkisi de, yeni direniş yolları aramak/bulmak şeklinde gelişiyor. Nitekim, Bush ve benzerleri, kendilerine karşı çıkan herkesi, ‘terörist’ ilan edip, onları ‘bulundukları yerlerde vurmak gerektiği’ nutukları atarken; karşı taraftakiler de, ‘devletleşmiş terör odakları’nı ve ‘devlet adamı’ kılığına bürünmüş ‘terörist’leri kendi yuvalarında vurmak için, onların başkentlerine yöneliyorlar.
Ve bazen de, itiraz ve direniş şekilleri, emperyalizmin demokratik silahından faydalanma şeklinde ortaya çıkıyor ve bu da Amerika’yı rahatsız ediyor.
Mesela, Afganistan’da, Venezuella’da, Bolivya ve Irak’ta seçimlerle ortaya çıkan tablo, ilginç sahneler gösteriyor..
Irak’da yapılan (Amerikan güdümlü) seçimlerde, kendisini şiî gösteren Îyad Allavî’nin beklenen sonucu elde edememesi ve öteki şiî grupların ‘taqıyye’ silahını kullanacağından korkulması üzerine, USA Başk. Yard. Dick Cheney, seçim sonrası Irak’a gitti, geçen hafta.. Cheney’in, (Saddam’ın eski) Baas Partisi liderleriyle ‘şiîlerin hükûmet’e gelmesinin nasıl önlenebileceği’ üzerinde müzakerelerde bulunduğu bildiriliyor, ciddî haber kaynaklarında..
Cheney, Bağdad’dan sonra, Afganistan’a gitti, ve geçen ay yapılan (yine Amerikan güdümlü) seçimlerle teşkil olunan Afganistan Meclisi’nin Kur’an okunarak yapılan açılışında hazır bulundu.. Afganistan’da, Hikmetyar dışındaki hemen bütün eski ‘cihad teşkilatları’nın lider kadroları’nın yeni Meclis’te yer alması, şimdi Amerika’yı derin derin düşündürüyor.
Latin Amerika’da da, ilginç gelişmeler oluyor.. Meksika’da 1910’larda gerçekleşen ‘Köylü İhtilali’nin okuma-yazması bile olmayan lideri Emiliano Zapata’nın hatırası, giderek güç kazanıyor. 20 sene öncelerde, Sandinist gerillalarının Daniel Ortega liderliğinde Nikaragua’da kurduğu hükûmet, birkaç yıl sonra yapılan bir seçimle al-aşağı edilmişken; şimdi demokrasi silahı, Amerika’nın istemediği neticeler veriyor, geri tepiyor..
Venezuella Başkanı Hugo Chavez’in Amerikan emperyalizmiyle yıllardır sürdürdüğü çetin mücadele, geçen ay yapılan seçimde, Chavez’in Meclis’i bütünüyle eline geçirmesi gibi bir sonuç verdi.. Chavez, Bush’un bir ‘cinayetkar ve bir terörist olduğunu’ söylüyor..
Güney Amerika’nın en büyük ülkesi olan Brezilya ise, fakir kesimlerin oylarıyla gelen ve ‘fakir bir insan’ olan Lula’nın yönetiminde, üç yıldır.. Her ne kadar etrafındaki yönetici kadroların ve askerlerin eski alışkanlıkları, rüşvet ve yolsuzluklar giderilememiş olsa bile, Lula hâlâ da koruyor gücünü..
Ve şimdi Bolivya’da, bir ‘eski çoban’ Evo Morales, demokratik olarak çıkıyor sahneye.. 18 Aralık’ta yapılan C. Başkanlığı seçimlerini kazanan ‘eski lama çobanı ve coca üreticisi’ Evo Morales, ülkesinde nüfusun yarıdan fazlasını oluşturan yerli Aymara halkından.. Yerli halktan iktidara gelen ilk c. başkanı.. Morales, ilk açıklamasında ‘USA emperyalizminin, uyuşturucuyla mücadele adı altında, topraklarımıza askerî üsler yerleştirmesine râzı olamıyacaklarını; Irak’a yapılan türden askerî müdahalelerin ‘devlet terörü’ olduğunu; Latin Amerika’da emperyalizme karşı devrimci grupların silahlı mücadeleden elçekmesine rağmen, iddia edilenin olmadığını ve emperyalizmin halklara karşı daha bir silaha sarıldığını, bu oyunun bozulması gerektiğini ve Bush’u, dünyadaki tek terörist olarak tanıdığını; seçilmesinin, Washington için bir kâbus ve kendisinin en eski rüyasının da, Küba halkının anti-emperyalist savaşına katılmak olduğunu’ söylüyor.. Yani, dünyada yeni direniş noktaları sivriliyor.. Amerikan emperyalizminin başı Bush’un, ilk kez başarısızlıkları itiraf etmeye başlaması ve halkına umut pompalamaya çalışması, boşuna değil..
[ Arşivle! ]
[ Yazdır! ]
[ Postala! ]
|