(yildirim179@.............) yazıyor: ‘Enbiyaullah’ın gelmesi, Allah’ın lûtfuyla mıdır; yoksa kendi kazandıkları, geliştirdikleri şahsiyetleri sebebiyle mi? Ayrıca, Hz. Peygamber (S)’den önceki peygamberlerin veladet yıldönümlerini de kutlayabilir miyiz, sahiden?
‘*-- Peygamberler, 'kesbî' (kendilerinin çabalarıyla kazanılmış) özelliklerinden dolayı değil, 'vehbî' (Allah'ın lûtfu ve bağışlaması ) olarak seçilmişlerdir.. Geçen haftaki bir yazımda da değindim, ’hiç bir ilahî peygamberi zâlimlerin sahiblenmesine bırakamayız.. Müslümanların kalbi, gerçek peygamberlerin herbirisinin de tahtıdır.’ diye.. Sualinizin cevabı da bu ifadededir.’
Özay Aslan yazıyor: ‘Bana, Pakistan’daki deprem felaketiyle ilgili olarak ulaşan bir (e-mail) mesajını gönderiyorum, değerlendireceğinizi umarım..’
‘*--Teşekkür ediyor ve ilgilenmek durumunda olanların himmet duygularını ve insanî sorumluluklarını biraz daha harekete geçirmeleri ümidiyle, Dr. H. Orhan ve Dr. D. Gölet’in mesajını özetlemeye çalışıyorum:
‘Es’selamu aleykum.. Bu (e-mail)i Pakistan`dan yazıyoruz. Buraya gönüllü doktorlar olarak Türkiye`den geldik. 2-3 haftadır İslamâbâd`daki depremzede kamplarında ve Muzafferâbâd`da hastalarla ilgilendik. Geldiğimizden beri gördüğümüz şu ki, burası medyada, tv`lerde yansıtılanın çok ötesinde.. Muzafferâbâd`da resmi rakamlara gore 100 binden fazla ölü var. Gayriresmi rakamlar bundan çok çok daha fazla.. Şu an, 2 milyon evsiz var. Kamplara yerleştirilenlerin sayısı, 10 bini bile bulmuyor. Yollar kapalı oldugundan hâlâ da ulaşılamamış köyler var. İnsanlar soğukta ve yağış altında.. Gece-gündüz gece arasında muazzam sıcak farkı var. Depremden sağ çıkanları da soğuklar yutuyor.. Buraya âcilen prefabrik köyler kurmak gerekiyor. Çalışmalar yapılıyor, ama para yetersizliği eli kolu bağlıyor.. Bütün dünya bu konuda âcilen harekete geçmeli. Burası, cidden âcil finans desteğine muhtaç.. Buradaki olumsuz şartları anlatmak veya diğer deprem ülkelerindeki durumlarla kıyaslamak mümkün olamaz.. Lûtfen bu konuda himmet sahipleri harekete geçsin. Musibetzedelere maddî-manevî destek olmak da diger insanlar için bir imtihan vesilesidir. Peygamberimiz (S): ‘Müslümanın derdiyle dertlenmeyen bizden değildir.." buyuruyor. (…)Lûtfen elimizden geleni yapalım. Buraya, doğrudan ya da banka aracılığıyla az -çok demeden herkes bir şeyler göndersin. Emin olunuz, gönderilen her kuruş bir işe yarar.. (...) Selam ve dua ile..’
Ramazan Tırpancı yazıyor: Geçen gün sizi, Hilâl Tv’de, telefonla katıldığınız bir proğramda, İran’ın nükleer nükleer güce erişmek yolundaki çabalarıyla ilgili görüşlerinizi açıklarken dinledim.. Yazık ki, Rusya’yla ilgili olarak bir şeyler söyleyecektiniz ki, konuşmanız kesildi..
Rusya’nın ‚İran’a yardımcı olmak istiyor’ gibi gözüken tavrına İran ne diyor, sahi? Ve İran’da, Rusya’ya bir güven sözkonusu olabilir mi?
*--Sözkonusu tv. yayını, henüz test merhalesinde.. Aksaklıklar olabilir..
İran İslam Cumhuriyeti’nin nükleer çalışmalarını Rusya’nın himaye ve şemsiyesi altına bırakabileceği ihtimaline gelince.. Böyle bir şey olabileceğini sanmıyorum.. Esasen, Dışişl. Bak. Muttaqî de o iddiaları kesinlikle reddetti..
Ayrıca, İran’ın tarihte, en büyük ve en derin etkili sosyo-psikolojik darbeyi Rusya yenilgilerinden yediğini de unutmamak gerek.. ’1813-Gulistan’ ve ’1828- Türkmençay Andlaşmaları’ İran’ın günlük siyasetinde bile, hâlâ da, ’Qarardadha-y’ı nengîn’ (utanç andlaşmaları) olarak zikredilir.. Ki, Dağıstan, Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan ve Hazar’ın doğusundaki (bugünkü) Türmenistan ile Semerqand ve Buhara gibi yerler hep o zaman çıktı, İran’ın elinden ve bunlar unutulmuyor, elbette.. Bu bakımdan, dünyadaki siyasi santrancım gereği olarak, Rusya bagün, İran’a göz kırpar gibi davransa bile, ’her iki taraf da birbiri hakkında nasıl düşünceler taşıyabilir’in anlaşılması için, tarih de müracaat edilmesi gereken kaynaklardan birisidir..’
N. Malatyalı yazıyor: Müslümanların inancına, haysiyetine, izzet ve namusuna dil uzatan ve ’İslamî örtü’ kullanmak dikkatiyle hareket edenleri ’ulusal salak’ diye niteleyen Hürriyet yazarı B.C’un seviyesizliğine karşı ülke çapında bir dava ve kampanyası açmalı değil miyiz?’
*--Geçenlerde birisi anlattı.. Bir meyhanede kafayı çekenlerden birisi, İslamî örtüye dil uzatan bir diğerine, ’Sen ne diyon ulan, şerefsiz..’ diye, içki şişesiyle hücum etmiş.. İki taraf da sarhoş olduğundan, mesele tadlıya bağlanmış..
Bizi asıl düşündürmesi geregeken. ’İslami örtü’ye riayet eden onbinlerce ailenin evine hâlen de kendilerine ’ulusal salak’ diye hakaret eden bir gazeteyi özür dilemeye zorlayamayışları değil mi? Şerefsiz biri, hepimize salyalarını sıçratıyor ve biz hâlâ onlara destek oluyoruz.. Şair boşa mı demiş: ’Vicdan bile duymaz, sesi çıkmazsa bir âah’ı; Sessiz kölelerdir yaratan; binbir ilahı..’
[ Arşivle! ]
[ Yazdır! ]
[ Postala! ]
|