Türkiye’de tacir çoktur. Üretimleri düşünce olan, işadamları vardır. Bunların işleri, talebe uygun düşünce arzını üretmektir, düşünmek değil. Bu işadamları istihdam maliyetini karşılayabilmek, kâr elde edebilmek ve pazardaki rakipleriyle yarışabilmek için yıllık kitap üretim kapasitelerini tutturmak zorundadırlar.
Yani kitap fabrikaları vardır bu işadamlarının. Ancak, dış pazarda marka değildir çoğu. Bu yüzden iç piyasa pazarı dışında alternatifleri yoktur. Halkın beğenisine göre düşünce sunmak durumundadırlar. Tacir yazarlar için istikrar en önemli şeydir. Türkiye’nin tacir yazarları, istikrarın bozulmaması için, rejimin en temel dinamikleriyle çelişik olamazlar. Bazı yumuşak zamanlarda, reklam servislerinin tavsiyeleri üzerine tacir yazarlar, ‘kötü reklam’ adına çelişik gözükürler. Satışları düşünce, bir kaç ay hapis yatarak bir satan kitaplarını bin sattırırlar.
Düşünce tacirlerinin, halk ve iktidarları vardır. Duruma göre, halkın suyuna gittikleri zaman iktidar, iktidarın suyuna gittikleri zaman da halk karışamaz onlara. Onlar her vaziyette kârlı çıkarlar. Arz-talep dengesinde düşünce üretmekteki bütün amaçları da kendi pazarlarını sürekli kılmaktır. Kârlı çıkmak isteyenler de onların safında yerlerini hemen kapmalıdırlar!
Bu kadar demagojiden sonra meseleye geçelim.
Şu iddiamda musırım; diyorum ki eğer insanlık, adalet adına – referansı ne olursa- bir takım hukuki düzenlemeler yapmaz ise, hukuki zemini, işlerlik düzeyinde olmayan ideal referanslara, hem bireyleri ve hem de toplumları teslim ederek, onları nasıl emniyete alabiliriz ? Veya onların teslim olmalarının gerektiğini erdem adına nasıl söyleye biliriz ? Zira müteal, ancak fiiliyatta olmayan referansların, fiiliyatta olsa da gene uygulayıcıları insanlar değil midir ?
Kürdistan, Kürt halkının hukuki zemindir. Kimliklerini, anayasasını o kimlik üzere kurmuş olan bu zemine teslim etmelerinden daha doğal ne olabilir ? Din, akıl nesil, namus ve mal emniyeti için, Kürdistan mutabakatı Kürtler'e elzemdir. Haysiyetli yaşam için bunu arzu etmeleri, onların nasıl olur da yüce metinler ile tenakuza düşmelerini gerektirir ? Ve nasıl olur da Kürdistan’da Kürt olmak, inanç dünyasından ayrılmak anlamına gelir ?
Kanımca bütün bu kabil şüpheler patalojik düşüncelerdir. Türkiye’de kabul edildiği şekliyle ‘ümmet’ ve ‘sol enternasyonalizm’ paradigmaları çoktan iflas etmiştir. Bu mevcut paradigmalar üzerinden söylem üretmek artık akla ziyandır, düşünsel gelişmeye engeldir ve bu kabil paradigmaların olaylara vukufiyeti reel değildir. Ayrıca ''tevhid'' ve ''enternasyonalist'' düşünüşü de kısırlaştırarak ütopikleştirmiştir. Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler bize bunu açıklıkla göstermiştir.
-------
Mevcut ‘ümmet’ ve ‘enternasyonalizm’ paradigmaları içerisinde bir Kürt’ün, Kürtçülük yapmama imkânı var mıdır ? Veya Kürt halkı adına -sorumluluk dahilinde- Kürtçülük yapmamasının anlamı nedir ?
Etimolojik açıdan yanlış olabilir, ancak kullandığım Kürtçülük tabiri, bir Kürt’ün, hali hazırdaki durumuyla Kürt halkına karşı sorumluluğunun ifadesidir. Bu ifadenin ( Kürtçülüğün ) bir risk taşıdığını da kabul ederim. Ancak mevcut durumda bu risk, Kürtler’in hem haysiyetleri ve hem de yaşamları açısından lehlerinedir.
Haysiyetin ve yaşamın kendisi zaten bir risk değil midir ? Farzedin ki Kürtler, mecburiyetten yaralarına, iyileşsin için alkol döküyor. Allah'ın helal kıldığını...yapıyor.
------
Sol enternasyonalizmin bünyesinde aptallık ve kısırlık, tabii olarak vardır. Dolayısıyla bir enternasyonalist, ne kadar mükemmel olursa olsun aptallık tabiatından kurtulamaz. ‘'Ümmetin tabiatı'' için aynı şeyi sölemek muhal olmakla beraber, ‘'ümmetçiler'’ için muhal değildr.
Enternasyonalizm, solla birlikte anlamını yitirmiştir ki, konuşmaya dahi değmez.. Umarım, ‘'ümmet'’ ümmetçiler yüzünden anlamını yitirmez.
Belki de Rahman, Kürdistan ve Kürt mülahazalarıyla, gerçek ‘ümmet’ anlamını müdrik yeni bir toplum ve yeni bir kavrayış yaratır.
Başka değil, Alah’a olan sorumluluğumuzdandır halkımıza olan sorumluluğumuz.
Ve biz düşünce üretip satmıyoruz, hatalı da görülse ‘'dü-şü-nü-yo-ruz'’.
İbrahim ( a.s ) görünüşte hatalıydı ama, Allah onu kınamadı. Düşündüğü için belki de övdü !
web site: www.beroj.com
e-mail: yavuzdelal@beroj.com / yavuzdelal@islamdunyasi.com
[ Arşivle! ]
[ Yazdır! ]
[ Postala! ]
|