Antwerp, elmas işlemeciliğiyle ünlü Belçika'nın Flamanca konuşulan bir liman şehri. Hollanda mimarisinin tümüyle hakim olduğu şehirdeki sessizlik; Avrupa'nın ikinci büyük limanına sahip olmasına rağmen adeta dış dünyaya kapalıymış gibi bir izlenim uyandırıyor. Hafta başında girdiğim kitapçıda satılan yabancı dergilerin çeşitliliği bu görüntüyü bir anda alt üst etmeye yetti. Zengin, dengelerin yerli yerinde olduğu bu liman şehrinde dergileri karıştırırken Avrupa'da derinden derine büyüyen bir dalga karşısında ürpermeden edemedim. Mevsimlik, aylık ve haftalık olarak yayınlanan akademik, entelektüel dergilerin hemen hepsinde birkaç yazı İslam ve terör konusunu işliyor. Sözgelimi Foregin Affairs, Atlantic Mounthly, Spectator, Time gibi ilk akla gelen dergiler başta olmak üzere farklı eğilim ve periyotlardaki dergilerin hemen hepsinde terör, İslam ve Avrupa ilişkisi üzerine ya dosya yapılmış ya da müstakil yazılara yer verilmiş.
Bu dergileri toplu olarak bir arada görünce ister istemez karikatür krizi ile ilişki kurmadan edemiyorsunuz. Avrupa neden bizi anlamak istemiyor ya da birden bire Avrupa'da İslam ve terör paniği yükselişe geçti? Terör konusunda teorik çalışmaların çok önceden (Bush'un küresel terörle savaş stratejisini ilan etmeden yıllar önce) başladığını biliyoruz; ancak özellikle Avrupa-terör ve İslam ilişkisi üzerine odaklanan yazıların topluca boy göstermesi ile karikatür krizinin tırman/dırıl/masının tesadüfle geçiştirilmeyeceği aşikar. Son gelişmeler konusunda ana hatlarıyla şu tespitleri yapabiliriz.
- Avrupa'nın karikatür krizinde olduğu gibi tek bir parça olmadığı doğrudur. Ancak İslam söz konu olduğunda büyük kısmının benzer refleksler geliştirdiği de aşikar.
- Avrupa düşüncesinin sekülerleşmesi ile dine ve kutsal olana bakışı bir yana, sekülerlik-kutsallık ilişkisi bağlamında İslam'a yaklaşımının ayrı bir yeri olduğunu unutmamalı. Dinler arası eşitlik denklemi içinde İslam yer almadığı gibi bir temel ayrıntının farkına varmadan olayın mantığı kavranamaz.
- Tarihsel olarak İslam Avrupa'nın 'öteki'si olmuştur; Avrupa kendi kimliğini doğu özelde İslam ve Osmanlı/Türk üzerinden gerçekleştirmiştir. Avrupa 'kendi kimliği'ni değiştirse de 'kendi'nin ötekisi hep aynı kalmıştır: İslam.
- Son gelişmeler Avrupa'nın yeniden kendi kimlik tanımı inşasına girdiğini, bunu da 'öteki olarak İslam' üzerinden gerçekleştirmeye giriştiğini söyleyebiliriz.
- Öteki olarak İslam algısı Avrupa kimliğinin vazgeçilmezi olduğu kadar stratejik yönelimlerini de belirler ve bu stratejinin uygulamalarını meşrulaştırıcı bir unsur olarak İslam algısının kullanılması sadece tarihsel bir olgu değil, bugün de yeniden üretilmesi mümkün ve üretilmekte olan bir araç haline gelmiştir.
- Birleşme ve farklılaşmalar tarihi olarak Avrupa yeniden AB çerçevesinde bir araya gelirken tarihi refleksini tekrar ortaya koymaktadır. Lytord'ın dediği gibi, "Avrupa'nın birleşmesi yeni ırkçılık ve saldırganlığın yükselişe geçmesi demektir."
- Amerika'nın Ortadoğu'ya yönelik işgale dayalı stratejisi karşısında dengeleyici bir Avrupa siyasetinden bahsetmek artık gittikçe güçleşmekte, Avrupa siyaseti İslam konusunda Amerika'ya yakınlaşmaktadır.
- Son bir söz olarak; karikatür krizini vesile bilerek stratejik olarak iki farklı İslam çıkarmak gayreti apaçık ortadadır ve bu vesile ile 11 Eylül'ün hemen ardından H.Kissinger'in tespitini hatırlatmakta yarar var: Bundan böyle mücadele Batı ile İslam arasında olmayacak, ılımlı İslamla radikal İslam arasında gerçekleşecek.
- Krizi, karikatürize etmeden derinliğine kavramak zorundayız.
[ Arşivle! ]
[ Yazdır! ]
[ Postala! ]
|