‘Şeriatin kestiği parmak acımaz..’ sözü, kültürümüzdeki derin ‘kanun hâkimiyeti’ anlayışını özetlemektedir.
Şeriat, bir akarsuyun tabiî yatağı mânâsına gelir.. Durgun su birikintileri için şeriatten sözedilemez.. Sel, taşkın vs. olur da o nehir yatağı bozulursa, artık bir tuğyan sözkonusudur. Yani, şeriat, bir hayat inanç ve tarzının uygulamada takib olunan kanun, usûl ve yöntemler.. Yahudî şeriati, hristiyan veya İslam şeriati gibi.. Ancak, bizde, şeriat, özellikle de malûm devrim hecmelerinden sonra, bir umacı, bir gulyabanî halinde gösterilmek istenmiştir. Tıpkı, ‘ders okunan yer, mekteb, okul’ mânasındaki ‘medrese’ kelimesinin uğradığı saldırı gibi.. Ve, ‘okul’ kelimesinden bile korku duyulmuştur, ‘çağdaş câhiliyye’de..
Kanun, eğer bir toplumun kalbinde yer eden adâlet anlayışından ilham alıyorsa, işte o zaman, ‘şeriatin kestiği parmak acımaz..’
Ama, acaba bugün toplumumuzda hâkim kılınmaya çalışılan kanun anlayışının da halkın vicdanında ma’kes bulduğunu söyleyebilir miyiz? Yoksa, bugün ülkemizdeki kanun düzeni, bir ‘dalavereler yumağı’ halinde mi algılanıyor? Bir hukuk anlayışı, toplumun kalbî kabullerinden kaynaklanmıyorsa; ‘zer’ ve ‘zor’ (servet ve kuvvet) gibi kalkış noktaları olan ve güçlülerin topluma gibi zorla giydirdikleri bir ‘deli gömleği’ durumuna düşer. Tıpkı ülkemizde olduğu gibi..
Yıllardır, nice iddialı isimler taşıyan ‘operasyon’lar düzenleniyor ve toplumu velveleye veren cafcaflı iddianameler hazırlanıyor, en beklenmiyen kişiler suçlanıyor, yargılanıyor.. Ve sonra, ortaya komik neticeler çıkıyor ortaya.. Ve zamanaşımı veya af gibi yollarla kurtulanların hikayesi ise, bir ayrı facia.. ‘Avukat tut!’ yerine, ‘Hâkim tut..’ lafları dillere pelesenk olmuşken; şimdilerde de, ‘General ol, dokunamasınlar..’ tekerlemesi..
‘Benzer durumlar Batı’da olmaz..’ lafları da arkasından, elbette sökün eder.. Doğrudur, ‘adâlet’ adına traji-komik ve hele ‘zaman aşımları’ veya ‘af’lar Batı’da, bizdeki derecede yoktur.. Çünkü, onların kanunları, toplumlarının inanç ve ölçülerine, adâlet anlayışına aykırı değildir, genelde.. Bunun için de, hukuk düzenlerine karşı kamuoyunda büyük tepkiler oluşmuyor ve ‘şeriatin kestiği parmak acımaz..’ anlayışına paralel bir tavır gelişiyor..
‘Batı’da böyle mi?’ diye papağanlaşmak yerine, kanunlarımızı, toplumun inançlarından beslenen adâlet anlayışına uygun haline getirmeyi akletmek gerekiyor.. O zaman, hukuk da, yargı kurumu ve kararları da saygı görür. Yoksa, ‘millet adına..’ diye alınan yargı kararlarının çoğu, milletin kalbine yöneltilmiş oklar halinde oldukça, bu saygı nasıl sağlanabilir?
Çare, milletin kalbindeki ölçülere göre bir hukuk düzeni oluşturulmasıdır.. Yoksa, hukuk adına daha nice cinayetler işlenir, durur..
[ Arşivle! ]
[ Yazdır! ]
[ Postala! ]
|